ALIAGA KYME ANTIK KENTI'NDEKI KATLIAM BELGELENDI

ALIAGA KYME ANTIK KENTI

YANKI Gazetesi'nde dizi olarak yayinlanmaya baslayan TV programinin ilk bölümünde ciddi iddialarda bulunan Osman Bodur'un röportajini siz degeri okurlarimizla paylasiyoruz. Bodur'un iddialariyla ilgili belgeleri YANKI Gazetesi'nde bulabili

14 Nisan’da Bakirçay'in bölge televizyonu Isaret TV'de Sözün Özü Programi’nda konuk olan Gayrimenkul Danismani Osman Bodur yaklasik 7 yildir izmir’de yasiyor ve “sorunlu gayrimenkuller” üzerine arastirmalar yapiyor. 6 yildan beridir de özellikle Aliaga çevresindeki sorunlu gayrimenkulleri arastiriyor. Buradaki arastirmalarini ise bagli bulundugu vakif adina yapti. Aliaga ile ilgili 1850’den günümüze kadar olan süreçteki, birçok gayrimenkul üzerine arastirmalar yapan Bodur, edindigi bilgi ve tecrübeleri, bizzat belgeleri ile birlikte paylasti.

YANKI Gazetesi'nde dizi olarak yayinlanmaya baslayan TV programinin ilk bölümünde ciddi iddialarda bulunan Osman Bodur'un röportajini siz degeri okurlarimizla paylasiyoruz. Bodur'un iddialariyla ilgili belgeleri YANKI Gazetesi'nde bulabilirsiniz:

YANKI : Sayin Osman Bodur, öncelikle bize zaman ayirdiginiz için tesekkür ederiz. Önce Aliaga ve dolayisiyla izmir çevresinde yapmis oldugunuz bu arastirmalari hangi vakif adina yaptiniz?

OSMAN BODUR: Vakfimizin ismi Hobyarli Sadri Esbak Haci Ahmet Pasa Vakfi. Bu vakif, Vakiflar Genel Müdürlügü tarafindan denetimi yapilan, Türkiye’de yaklasik 260 tane kadar olan ve yöneticisi hayatta olan bir vakiftir.

YANKI :Bu vakif zaman içerisinde Aliaga’da çok konusuldu. Buradaki birçok arazinin vakif araciligi ile bazi sanayicilere usulsüz olarak verildigi söylendi. Bu konuda ne diyeceksiniz?

OSMAN BODUR: Vakiflarin bir duasi ve bir de bedduasi vardir. Bu vakifta, yöneticilerin basiretsizlipi nedeniyle arazilerin çogu elden çikarilmis. Hobyarli Vakfi’nin tescillenmis 39 000 dönüm arazisi vardi. Bunun yaklasik 6000 dönümü tapuya isletildi. Geriye kalani ise, kadastro zamaninda; iyi takibi yapilmadigindan dolayi; vakiflar Genel Müdürlügü’nün takipsizligi nedeniyle; zaman asimina ugramis ve kaybedilmistir. Simdi, zamaninda 39 000 dönüm araziden geriye; iki parça halinde olmak üzere 18 dönüm bir yerde, 16 dönüm de bir yerde var.

YANKI : Nerede bu araziler?

OSMAN BODUR: Bu araziler Nemrut Limani’nin kiyi kenar çizgisinde, birinci derece sit alani olan bölgededir.

YANKI : Tam da bunu soracaktim. Bizler, özellikle de “serbest bölge” olarak nitelendirilen bu alanin, liman ve konteynir bölgesi olarak, birçok sirkete usulsüz olarak verildigi bilgilerini aldik. Ancak somut bilgilere ve delillere ulasamadik. Siz bunu somutlastirabilir misiniz?

OSMAN BODUR: 2006 tarihinde Feriha Öztürk mütevelli iken, (vakfiye sartlarina göre akli melekeleri yerinde olan en büyük evlat) vakifla ilgili yeni çalismalar baslatmisti. O dönemde Vakiflar Genel Müdürlügü’nün araya girmesiyle, kiralamaya yönelik talepler olmustu. Aracilik edilen firma ise, o dönemde Akdeniz Kimya olarak bilinen, simdiki Nemrut Liman Isletmeleri’ dir. Hatta bir dönem Herkül Gida olarak da tanimlanmisti sanirim. Ancak mütevelli taleplrini yerin getirmedikleri için kiralama ile ilgili sorunlar yasanmisti. Bir süre sonra vakif mütevellisi, sudan sebepler ile görevden alindi. Artik 2008’de vakiflar Kanunu degistigi için, mütevelli heyetinin görevden alinabilmesi için mahkeme karari gerekiyor. Ancak sözünü ettigim olan kanun degisikliginden önce oldugu için, mütevelli heyeti sebepsiz yere görevden alindi. Daha sonra, Vakiflar Genel Müdürlügü, burayi aylik 2000 tl kira karsiliginda, Nemrut Liman Isletmeleri’ne (o günkü adiyla Akdeniz Kimya) kiraladi.

YANKI : Sanayi gelismek zorunda, buna hiç kimsenin itirazi olamaz. Ancak sevdigim bir büyügümün ifadesidir. “sanayilesmek, enayilesmek olmamali” Sanayi olsun elbette, ancak doga, tarih ve yasam katliamina neden olmadan olsun. Sözünü ettiginiz isletme hizla gelisiyor, Birçok yerde depolama alanlari mevcut ve gelisebilmek için de dahasina ihtiyaci var. Kiralama veya satin alma yoluyla arazi elde etmesi gayet dogal hakki. Siz burada neye itiraz ediyorsunuz?

OSMAN BODUR: Bu kamuya ilgi duyan her sorumlu vatandasin hakki ve görevi. Kamu ihlalinin oldugu her yerde, her vatandasin itiraz etme hakki vardir. Benim de vatandas olarak itirazlarim var. Birincisi, burasi birinci dereceden sit alani, kiyi kenar kanununa tabidir. Ayni zamanda bir ormanin siniridir. Burasi Biçerovasi’ yla devam eden, Biçer Kaplicalari’nin oldugu alandan baslayip, nemrut Körfezi’ne kadar olan alani içine alan bir Liman Sehri’dir. Insanlarin çogu o bölgenin ne kadar degerli oldugunun farkinda degil. Bizler yaptigimiz arastirmalar sonucunda ögrendik tüm bunlari. Bu bölgenin bir kismi topraklarla kapatilmis, bir kismi da talan edilmistir. Ancak Nemrut Liman Isletmesi’nin sahipleri, ilk zamandan beri kanun, nizam, yönetmelik tanimadan bu bölgeyi yok etmektedir. Haklarinda birçok sikayet ve suç duyurusunda bulunulmus; ancak güçlerini nereden aldiklarini bilmiyorum ama sikayetlerin çogu sonuçsuz kalmistir. Biz yine de mücadelemize devam ediyoruz.

Burada sadece vakfin gayrimenkullerinin talan edilmesi söz konusu degil. Daha önceden vakfa ait olup, daha sonra “topraksiz köylülerin toprak edinebilmesi kanununa” göre, köylülerin edindikleri araziler var. Buralar köylüye 20 yil araliksiz ekip biçme sarti ile verilmis yerler. Ancak zamanla toprak sahiplerinin elinden alinmis, bir kismi hazineye geçmistir. Hazineye geçen bu yerler de, çok küçük bedellerle sirketlere satilmistir. Satislar yapildiktan sonra da buralari birkaç kez imar uygulamasi görmüstür. Satistan sonra vakif arazileri ile aldiklari araziler birbirleriyle birlestirilerek imar parseli olusturmuslardir.

Oysa bu bölge, imar parselinin olusturulabilmesi için gerekli sartlari tasimiyor. Buraya imar uygulamasi yapilamaz. Bu bölge sit alani ve mera bölgesidir.

YANKI : Kyme Antik Kenti’nin birinci dereceden üçüncü derece sit alanina düsürülmesi , bunun nedenlerinden biri olabilir mi? Nemport’un burada yatirim yapabilmesi için mi yapildi bu uygulama sizce?

OSMAN BODUR: Yatirim yapilabilecek birçok alan varken, tarihin, doganin yok edilmesine göz yumulmasi son derece kötü. Nemport bir isletme, fabrika bile degil ki, birçok isçi için istihdam olustursun. Burada ne devlet ne de vatandas kazaniyor. Kazanan sadece isletmenin üç ortagi. Oysa burasi turizme kazandirilsa, hem devlet hem vatandas hem de tarih kazanir.

YANKI : Biraz önce konusmanizda 2000 tl bir kira bedelinden bahsettiniz. Oysa bugün Aliaga ve çevresinde kiralik evlerin bedelleri bu civarda. Bu sirket 2000 tl karsiliginda ne kadar bir alani kapatti?

OSMAN BODUR: Bir parça 15, bir parça 3 bir parça da 16 dönüm. Zaten kaç dönüm oldugunun çok da önemi yok. Bu bölge mera ve sit alani oldugu için bu amaçla kiralanamaz.

YANKI : Bir de burada bir lahit mezar vardi, bu da gündem olmustu bir dönem. Bunun hakkinda bir bilginiz var mi?

OSMAN BODUR: Elbette, o bölgede 4-5 kez kaçak kazi yapildi. Bununla ilgili ihbarlar, sikayetler yapildi, davalar açildi. Bizim dönemimizden önki dönemde, firma hakkinda açilmis 5 tane ceza davasi vardi. Kendi dönemimde edindigim bilgiye göre, kaçak kazi yapan isçiler ceza aldi. Ancak bunlari organize edenler ceza almadilar oysaki, bu bilgiler isçi beyanlarinda mevcuttu. Bizim takip etigimiz davalardan biriydi bu. Bizden önc Hobyarli Vakfi’nin avukatligini yapan Hakan Çam ile Yalçin Kaya’nin isletme ile yaptigi yazismalar mevcut. Hatta Yalçin Kaya hala Izmir’de meslek hayatini sürdürüyor. Hakan Çam ise yurt disinda, firari. Fetö olaylari nedeniyle 15 Temmuz’dan önce firar etti.

YANKI : Anlattiginiz tüm bu olaylar bana bir deyimi hatirlatti. “Cambaza bak cambaza” Yani tarih talan edilirken Nemport büyüdü veya büyütüldü, öyle mi?

OSMAN BODUR: Asil sorunlar böyle basladi zaten. 15 dönüm verilmese isletmenin liman açma sansi yoktu. Bizim görev dönemimizden önce 10 yilligina kiralanmis. Biz yönetimdeyken 10 yil doldu. Bizim yönetimimiz, 10 yilin sonunda “vakfin zarara ugratildigi” gerekçesiyle; tahliye istedik. Olanlar oldu. Vakiflar ayaga kalkti.

YANKI : Sonrasi?

OSMAN BODUR: Bizi görevden aldilar. “Nemport ile ugrasma” dediler. Bunu vakif sekreterinin agzindan bizzat duydum. Bunun takipcisi Vakiflar Genel Müdürlügü’dür. Ben birçok suç duyurusunda bulundum. Ancak ses çikmadi.

Vakiflar ile ilgili saatlerce konusulabilir. Bizi burada baglayan kayyum öncesi ve sonrasi islemleri. Biz vakfin haklarini koruyabilmek adina bir takim çalismalar yaparken, Vakiflar Genel Müdürlügü’nünde göz yummasiyla, vekaletle is yapan mütevelli oglunun hiçbir yetkisi olmadigi halde, kiralama islemini yapmistir. Yillik 56.000 TL’ye kirayi yenilemistir.

YANKI : Çok ciddi iddialarda bulundunuz. Kiralama islemi yapilarak, liman olma hakki elde etti firma. Sonra kaçak kazilar gerçeklesti, tarih talan edildi ve imarlasmaya açma çalismalarina girisildi. Dogru mu çikardigim sonuçlar?

OSMAN BODUR: Biz Anitlar Kurulu’na gerekli sikayetlerimizi yaptik. Ancak yazisma islemleri ile oyaladilar bizi. Bu yazismalar da elimizde mevcut. Kyme Antik Kenti, Türkiye’ de liman yapilabilecek en son 3 yerden biri. Çok kiymetli bir liman sehridir burasi. Turizme kazandirilmasi gerekir. Bu yetmiyormus gibi, Anitlar Kurulu ve Vakiflarla ilgili yapilmis birçok usulsüzlügü ortaya çikarmamiza ragmen, hiçbir yetkili islem yapmadi.

Üstelik burada 330 dönümlük bir arazi daha vardi. Orasi da yillik 12000 TL’ye kiralandi. Firma yetkilileri ile Avukat Hakan Çam arasinda mail üzerinden yapilan yazismalar kendi aralarinda yaptiklari sözlesmelerin yazilari da elimizde mevcut.

YANKI : Söz konusu firma bundan 2 yil önce kapasite arttirimi ile ilgili bir süreç baslatmisti. Bu da manidardir. Seçimlerin oldugu günlerde Anitlar Kurulu bu bölgeyi birinci derece sitten, üçüncü derece site düsürdü. Sonra bundan vazgeçildi. Simdi denizin içine 100000 metre küp dolgu yapiliyor. Hatirliyorum, bir dönem kazi kurulu baskanligi yapan Prof. Dr. A. Lamarck, bu bölge ile ilgili bir takim jeofizik çalismalar yapmisti. Bu çalismalarda denizin altinda ve görünen kisminda birçok kalintiyi ortaya çikarmisti. Üstte görünenler, vahsice bir traktörün arkasina baglanarak çekildi. Oraya dolgu yapildi. Burada, sizin de ifade ettiginiz gibi, M.Ö. 6.yy’dan kalma, 198 metre uzunlugunda köprü kalintilari mevcut. Bunlarin bir kismi çiplak gözle bile görülüyor durumdaydi. Her sey bu kadar açikça ortada iken, firma bunlari yok edebilme cesaretini nereden aliyor acaba?

OSMAN BODUR: Normalde, tüm bunlari baska bir firma yapmis olsa, hakkinda hemen cezai islem uygulanirdi. Ancak, bu firma ile ilgili hiçbir sikayet dikkate alinmadi veya gün yüzüne çikarilmadi. Bir çok kurumun sorgulanmasi, birçok soruya yanit vermeleri gerekiyor. Anitlar Kurulu böyle bir bölgeyi nasil üçüncü derece sit alani olarak kabul etti? Hazinenin bazi sorulari yanitlamasi gerekli; ki bu bölgenin bir kismi mera alani. Ülkemizde mera alanlari kanunlarla korunur. Bence bu insanlar, güçlerini bir yerden degil; birçok yerden aliyor.

YANKI : Osman Bey, basindan beri anlattiklarinizin belgelere dayandigini ifade ettiniz. Simdi olayi, basindan belgeleriyle birlikte özetleyerek alabilir miyiz?

OSMAN BODUR: 2007’nin Mart ayinda, mütevelli Feriha Öztürk’ün görevden alinmasindan bir ay sonra, Vakiflar Genel Müdürlügü Akdeniz Kimya (Nemport)ile bir kira anlasmasi yapiyor. Belgede de görüldügü üzere, aylik 2000 TL karsiliginda yapiliyor bu kontrat. Kira süresi 10 yil ile sinirlandirilmis yani 2017 Mart’ina kadar.

Limana geçis kapisi olarak nitelendirdigimiz 7875 parsel, firmanin liman yapabilmesi için “olamazsa olmaz” yeridir. 1472 parselin ifrazi ile olusmus az vakif merasinin parçasidir burasi aslinda. Kiyidan baslayan, uzun yayvan bir arazidir burasi. Bir de bu parselin bitisiginde 992 ada bir parsel var.(islem görmeden önceki parseli) Burasi ile ilgili de yapilan kira sözlesmesinin bir nüshasi elimizde. Burasi da ileride dogacak haklar üzerinden (yaklasik 330 dönüm) aylik 1000 TL karsiliginda kiralaniyor. Tarih, 14.06.2012. Sözlesmeyi yapan Hobyarli Vakfinin o dönemdeki yetkilileri. Kiraci ise Herkül Gida yani Akdeniz Kimya’nin o dönemdeki firmasi. Burada, imza yetkilerinde de sorun var. Kiralamaya iliskin esaslarda, vakif yöneticilerinin, yönetici yardimcisi sifati vardir. Bu da kanunla belirlenmistir. Buradaki imzalar ise yetkisi olmayan kisilere ait. Bu da usulsüzlügün ayri bir boyutu. O dönemde Hobyarli Vakfi, Atiye Ererinç ve oglu Mehmet Ererinç tarafindan yönetiliyordu. Oysa Vakiflar Kanunu’na göre, yönetici yardimcilari kesinlikle ilkokul mezunu olamaz. Oysa Mehmet Ererinç ilkokul mezunuydu v kendisinin birçok evrakta imzasi var.

2007’ de imzalanan kira sözlesmesinin süresi dolmadan, yeni bir kira sözlesmesi yapiliyor. Burada kira yillik 36 000 TL’ye çikarilmis. Yine vekaleten Mehmet Ererinç imzasi ile yapiliyor. Vakiflar Genel Müdürlügü ise, sahsin yetkisinin olmadigini bildigi halde, olaya göz yumuyor. Biz göreve gelince, vekaletle is yapmanin yasa disi oldugunu ifade ettik. Ama itirazlarimiz ise yaramadi. “Yapilan çalismalar vakfin menfaatinedir, karismayin” denildi bize.

Bunun nedeni ise bence, Mehmet Ererinç ile Burhan Ersoy’un dostluklarinda yatiyor bence. Söyle ki, normal kosullarda vakif yöneticileri meclis karari ile görevden alindiktan sonra, kayyum ile yönetilen vakiflara, mahkeme sonuçlanincaya dek yönetici atanamaz.

YANKI : Bu islemlerin iki insanin dostlugu ile ne ilgisi olabilir?

OSMAN BODUR: Simdi, birileri tüm alt yapiyi hazirlamis ve bu firmaya araziyi tahsis etmek istiyor. Diger mütevelli buna yanasmiyorsa, ne yapacaksiniz? Sizin çikarinizi düsünen, size hayir demeyecek bir dostunuzu göreve getireceksiniz. Örnegin 2007 Mart’ta Burhan Ersoy’un, arazinin kiraya verilmesine iliskin, Genel Müdür Vekili olarak bizzat imzaladigi evrak da elimizde mevcut. Daha sonra bunun basbakan Yardimciligi’ndan da oluru alinmistir. Buradaki hak kaybi hala bu sekilde devam etmektedir.

YANKI : Nasil bu kadar rahat yapilabildi tüm bu islemler? Siz göreve gelince bunlara itiraz ettiniz, elinizde birçok belge mevcut, ama sonuç yok. Bunu aklim almiyor.

OSMAN BODUR: Mütevelli Feriha Öztürk ile oglu Hüsnü Öztürk görevden alininca, yerine Ererinçler getirildi. Bir dönem kayyum atandi. Ama sanirim bu dünyada bir ilktir. Çünkü Vakiflar Genel Müdürlügü kendini kayyum olarak atadi. Yani davali da davaci da ayni kurum oldu.

Burada meselenin özü su: Bizler 2015 Aralik’ta göreve geldigimizde, bu karisikliga itiraz ettik.Su anda emekli olan bir müfettis ile tartismamiz oldu ve bana açikca “Nemport ile ugrasma” dedi.

Burada olay sadece Nemport olayi degil ki. Amacimiz vakfin çikarlarini korumakti. Bu sahislar acaba kendi arazilerini ayni sartlarda ayni fiyata kiraya verirler miydi? Bu konu ile ilgili açtigimiz davalar sonuçlanmadan, bizi görevden azlettiler. 20’ den fazla dava açtik. Bu bölgede Hobyarli’nin 39 000 dönüm arazisi vardi. Bergama Sosesi’nden baslayan Horozgedigi’nde Yilanlikaya Mevkii’ne kadar olan arazi vakfa aitti. Simdi 3 parça arazisi kaldi vakfin. 2 parsel Nemport’ta kirada, bir parsel de mera alani, toplamda 36 dönüm arazi kaldi.

YANKI : Bir konuya yeniden dönmek istiyorum. Kaçak kazilar. Bu kazilarin usulsüz ve bir anlamda vahsice, is makinalari ile yapildigini söylediniz. Ve orasi su anda konteynir alani olarak kullaniliyor. Bunun belgeleri oldugunu da söylüyorsunuz. Nasil basladi bu süreç?

OSMAN BODUR: Burasi daha önce de belirttigimiz gibi, Nemrut Limani içinde kalan ve birinci derece sit alani olan bölgemiz. Burada Nemport bir sekilde, “bilimsel kazi yapma yetkisi” edinmis; ki bu tarihin hiçbir döneminde yapilmamistir. Bunula ilgili açilan bazi davalar sonuçlanmis ancak sadece çalistirilan isçiler ceza almis. Merak edenler için söylüyorum, 2016/490 esas sayili karar su anda Aliaga Mahkemeleri’ nde mevcut. Isçiler beyanlarinda ifade etmis. Nemport kazi ile ilgili bir kurul olusturmus. Isçiler bu kurulun denetiminde kaziyi yaptiklarini ifade ediyorlar, belki de garipler oranin sit alani oldugunu bile bilmiyorlardi. Ancak isçiler ceza aldi, sözümona kurul üyeleri almadi.

YANKI : Burada yapilan kazi ile ilgili söylentilerde, kazinin is makinalari ile yapildigi yönünde. Siz ne diyeceksiniz bu konuda?

OSMAN BODUR: Burada, 7875 no'lu parsel birinci derecede sit alanidir ve fotograflarda da görüldügü üzere burada is makinalari ile kazi yapilmistir. Bunlarin resmi yazismalari da vardir. Burada bilimsel kazi yapildigina dair avukatlarinda da yazismalar mevcuttur.

7874 parselde yapilan kazi ile ilgili de avukatlarda yazismalar var. Biz bunlari vakfin arsivinden çikarttik. Bunlara dayanarak, Kültür Bakanligi’na, Anitlar Kurulu’na ve Müzeler Müdürlügü’ne yazilar yazdik. “Sizin bu bölgede kazi çalismaniz var mi?” diye. Müzeler Müdürlügü’nden yanit geldi: “o bölgede böyle bir çalismamiz yoktur” diye.

Bu bölgede gelecege birakabilecegimiz birçok eser katlediliyor. Gerekli kurumlarin gerekli arastirmalari yapmasi gerekiyor. Talan biraz daha devam ederse, hiçbir tarihi degeri kalmayacak...

(Devam Edecek)