Gebelikte ortaya çikan tansiyon problemleri anne ve bebek sagligini tehlikeye sokabiliyor. Gebeligin 20. haftasindan sonra ortaya çikan gebelik tansiyonu, toplumda “gebelik zehirlenmesi” olarak bilinen preeklampsi hastaligina yol açabiliyor. Gebeliklerin yüzde 3-4’ünü etkileyen preeklampsi hastaligi, yüzde 16’lik oran ile anne bebek ölümlerinin nedenleri arasinda ikinci sirayi aliyor. Anne adayinin, alaninda uzman hekimler tarafindan siki bir sekilde takip edilmesi ve en uygun zamanda dogumun gerçeklestirilmesi gerekiyor. Memorial Ankara Hastanesi Kadin Hastaliklari ve Dogum Bölümü’nden Doç. Dr. Kudret Erkenekli, gebelik tansiyonu ve preeklampsi hakkinda bilgi verdi.
Halk arasinda büyük tansiyon olarak geçen sistolik tansiyonun 140, küçük tansiyon yani diasitolik tansiyonin ise 90’in üzerinde olmasi hipertansiyon olarak tanimlanmaktadir. Gebelik öncesi yüksek tansiyon tanisi almis kadinlar kronik hipertansiyon hastalaridir. Gebeligin 20. haftasindan sonra ortaya çikan fakat idrarla protein atilimi ve organ hasarinin eslik etmedigi gebelik tansiyonu, bir diger durum olurken, üçüncü tabloyu da preeklampsi olusturur. Preeklampsi halk arasinda “gebelik zehirlenmesi” olarak bilinen bir hastaliktir. Gebelerin tansiyon takibi, ultrason kontrolünden daha kritik olup, her muayenede anne adayinin tansiyonunun ölçülmesi hayati önem tasimaktadir.
Gebelik tansiyonunun nedeni tam olarak belirlenememistir. Bununla birlikte C vitamini eksikligi, hastanin kilosu, daha önceden tansiyon rahatsizliginin olup olmamasi, genetik yatkinlik, çogul gebelik gibi çesitli unsurlar tartisma konusu olmaktadir. Ancak önceki gebeliklerinde tansiyonu yükselmis hastalarda biraz daha dikkatli olunmasinda fayda bulunmaktadir.
Gebelik tansiyonunun ortaya çikmasinda ileri yas, fazla kilo, böbrek hastaligi ile ilave hastaliklarin olmasi, hastanin annesi ya da kiz kardeslerinde tansiyon problemi bulunmasi yani genetik yatkinlik riski artiran etmenler arasinda yer almaktadir.
Hastanin tansiyon degerlerinden herhangi birisinin 140-90 üzerinde çikmasi durumunda, kardiyoloji bölümüne yönlendirilerek 24 saat holter ile takibe alinmasi gerekmektedir. Holter takibinin ardindan tansiyon yüksekse ilaca baslanmali ve kontrol altina alinmaya çalisilmalidir. Dolayisiyla bu hastalarin kardiyoloji bölümü ve kardiyoloji yogun bakimi olan bir hastanede takip edilip, dogumunun da bu kosullara göre planlanmasi gerekmektedir.
Hamilelik sirasinda yüksek tansiyon ile iliskili olan gebelik zehirlenmesi yani preeklampsi, ödem ve idrar yoluyla fazla protein atilmasi ile karakterize ciddi bir gebelik komplikasyonu olmaktadir. Rahim yatagini döseyen ince damarlarin asiri daralmasi ile plesantanin bebegi besleyememesi durumudur. Hipertansif, 20. haftadan sonra tansiyonu yükselen veya hiçbir hipertansiyon bulgusu olmayan hastalarda da bir anda preeklampsi durumu yasanabilmektedir. Preeklampsinin gerçek anlamda bir zehirlenme ile ilgisi bulunmamaktadir. Gebeliklerin yüzde 3-4’ünü etkileyen preeklampsi, yüzde 16’lik oran ile anne bebek ölümlerinin nedenleri arasinda ikinci sirada yer almaktadir.
Gebelik zehirlenmesinin bulgulari arasinda; hipertansiyon yani 4 saat araliklarla iki kez tansiyonun 140 veya 90’in üzerinde seyretmesi durumu, idrar tahlilinde protein kaçaginin görülmesi, bas agrisi, laboratuvar tahlillerinde karaciger enzimlerinin belirlenen oraninin iki kati kadar yükselmesi, kan pulcuklari denilen trombositlerin belli bir degerin altina düsmesi, el, ayak ve yüzde sislik yer almaktadir. Bu durum beyni etkilediginde, önce sara krizi -bas agrisi görülmekte sonra da beyin kanamasi meydana gelebilmektedir. Öldürücü sonuçlar ise karaciger yirtilmasi, böbrek yetmezligi, vücutta yaygin kanamalar ve beyin kanamasi olmaktadir.
Gebelik zehirlenmesinin nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak, plasentanin gelisimi ile ilgili bir sorun olduguna dair uzmanlar tarafindan genel bir kani bulunmaktadir. Plasentanin, rahmin içinde agacin köklerinin topragin derinine girmesi gibi myometrial yerlesmesi gerekmektedir. Plasentanin bu yerlesiminde sikinti olmasi durumunda preeklempsi ortaya çikabilmektedir.
Gebelik zehirlenmesinin hafif ve siddetli olmak üzere iki kategorisi bulunmaktadir. Hastanin bulundugu haftaya göre takip mi edilecegi, yoksa dogum planlamasi mi yapilacagi karari verilmelidir. Gebelik zehirlenmesini durdurma gibi bir durum söz konusu olmamakta, süreç basladiginda önü alinamaz bir gelisme göstermektedir. Tüm organlari ve bebegin gelisimini etkileyen gebelik zehirlenmesinin tek tedavisi ise anneye dogum yaptirmaktir.
Gebelik zehirlenmesinin doguma yakin bir zamanda ortaya çikmasi hem anne hem bebek için daha faydali olmaktadir. Ancak her zaman istenilen sey gerçeklesmez ve bazen hastanin agirlik durumuna göre gebelik sonlandirilmasina gidilebilir. Preeklampsi durumunda en önemli unsur anne ve bebegin sagliginin dengede tutulmasidir. Anneye sikinti olmadan bebegin gelisiminin ilerletilmesi, ikisi dengeye geldiginde dogumun gerçeklestirilmesi gerekmektedir. Eger bu hastalarda erken dogum planlaniyorsa bebek için akciger gelisim ignesinin uygulanmasi unutulmamalidir.
Gebeliginde preeklampsi sorunu yasayan kisilerin bir sonraki gebeliklerinde 12. haftadan sonra aspirin kullanimina baslamalari gerekmektedir. Aspirin baslanmazsa gebelik zehirlenmesinin tekrarlama olasiligi yüzde 40-60 oraninda olurken, aspirin baslandiktan sonra bu oran yüzde 20-30’lar seviyesine düsmektedir.
Tansiyon problemi ve gebelik zehirlenmesi genellikle ilk gebeliklerde daha sik görülmektedir. Bununla birlikte ilk gebelikte görülmesi, ikinci gebelikte ortaya çikma riskini de arttirmaktadir. Ayrica ileri yas gebeliklerinde -üçüncü veya dördüncü gebelik olsa bile- tansiyon ve gebelik zehirlenmesi ortaya çikabilmektedir.
Gebelik tansiyonu bazen hastada kalici olabilmektedir. Dogum sonrasi da hastalarin tansiyonun 12 hafta boyunca takip edilip, kalici olup olmadigina bakilmasinda fayda bulunmaktadir. Ayrica anne de görülen yüksek tansiyon sorunu, dogum sonrasinda bebege geçmemekte, bebeklerde sadece gelisim geriligi görülebilmektedir.
Normalde hiçbir bulgu vermeyen bir kalp rahatsizligi daha fazla sorun yaratip anne ölümlerine yol açabilmektedir. Dolayisiyla bu tür problem yasayan bir hastanin mutlaka kardiyoloji bölümüne kontrole gitmesinde fayda bulunmaktadir
Hipertansiyon hastalarinin dogumlarinin mutlaka sezaryen yöntemiyle olmasi gerekmemektedir. Önemli olan dogumun seri bir sekilde gerçeklestirilmesidir. Hastanin muayenesi normal doguma elverisliyse ve suni sanci ile hizli bir sekilde dogum yapabilecekse, normal dogum gerçeklestirilebilir.