Ilkokul birinci siniftan itibaren teshis edilebilen özgül ögrenme güçlügü, çocugun akademik basarisini ve gelecegini etkileyebiliyor. Özgül ögrenme güçlügünün çocugun elinde olan bir isteksizlik ve reddetme durumu olmadigini vurgulayan uzmanlar, çocugu su
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tip Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmani Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, özgül ögrenme güçlügüne iliskin önemli bilgiler paylasti.
Özgül ögrenme güçlügünün öncelikle ebeveynler tarafindan bir rahatsizlik olarak kabul edilmesi gerektigini belirten Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Çocugun elinde olan bir isteksizlik ve reddetme durumu degil. O yüzden bunu bilerek müdahale etmek lazim. Yalniz bu noktada yine unutulmamasi gereken durum, çocugun normal bir zekâya sahip oldugudur. Gerektigi sekilde tedavi edilir, dikkatli bir sekilde yardimci olunur, desteklenirse çocugun yapamayacagi hiçbir seyin olmadigini mutlaka bilmek gerekiyor” dedi.
Ailelerin dengeli ve ortalama bir yaklasim tarzina sahip olmasi gerektigini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “‘Sen istedigin için yapmiyorsun, istesen yaparsin’, ‘Tembel oldugun için yapmiyorsun, gerekli ilgiliyi ve dikkati vermedigin için böyle oluyor’ gibi cümlelerle çocuga asiri derecede suçlayici yaklasilmamali. ‘Çocugum hiç çalismiyor, bu zaten bir rahatsizlikmis, notlari düsük olsa da yavas yavas ögrenir’ gibi asiri derecede kabullenici yaklasim da dogru degil, daha arada bir tavirla yaklasmak gerekiyor. Bu durumun tedavi edilebilen bir rahatsizlik oldugu, çocuga kendisini de istekli olmasi, çaba göstermesi, belirli bir noktaya gelinceye kadar daha fazla çalismasi gerektigi söylenebilir” diye konustu.
Özgül ögrenme bozuklugunun nörogelisimsel bir rahatsizlik oldugunu aktaran Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, nörogelisimsel rahatsizliklarin beynin yapisal ve fonksiyonel farkliliklarindan kaynaklanan ve genellikle ömür boyu az veya çok kalici olan rahatsizliklar oldugunu söyledi.
Özgül ögrenme güçlügünün ayni zamanda poligenik yani dogustan gelen bir rahatsizlik oldugunu da vurgulayan Kilit, genel olarak kendini okuma ve yazma sikintilari ile ortaya koydugu için en fazla ilkokul birinci veya ikinci sinifta teshis edildigini ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit,“Özgül ögrenme güçlügü, akademik anlamdaki sikintilardan ileri gelir ve özgül ögrenme güçlügü olan çocuklar, normal zeka ve yüksek zekali çocuklardir. Diger alanlarda çok ciddi problemler yasamazlar” diye konustu.
“Bu çocuklar derslerin, konularin daha fazla ve belki de farkli sekilde tekrar anlatilmasina, birebir anlatilmasina ihtiyaç duyan çocuklardir” diyen Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Bu çocuklar normal okullarina devam etmeli ama bunun yaninda özel egitim almalidirlar. Çünkü disleksi ne kadar ömür boyu süren bir rahatsizliktir demis olsak da erken konulan teshis ve erken baslatilan özgül ögrenme güçlügü çalismalariyla bu çocuklarin hak ettigi egitimi alabilmeleri ile hedefledikleri noktalara ulasmalari, üniversiteler bitirmeleri, basarili insanlar haline gelmeleri son derece mümkündür. Tedaviyle çok daha silik semptomlarla yetiskinliklerine geçip özel hayatlarinda, is hayatlarinda belli basariyi elde edebilmeleri mümkün bir durumdur. Unutulmamasi gereken, ögretmenlerin ve ebeveynlerin iyi gözlem yapmasi, ilk baslangiçta zekasiyla uyumsuz derecede basit olabilecek okuma ve yazma sikintilari gördüklerinde uzmana danismalarinda fayda var” diye konustu.
Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, ilkokul birinci sinifta okuma ve yazmanin baslamasi ile birlikte bu çocuklarda okuma gecikmesi yasanmaya baslandigini belirterek bu çocuklarin bazi harfleri hiç tanimayabileceklerini, imla hatalarina çok açik, harfleri birbirine karistirmaya müsait ve okurken ya da yazarken hece atlamaya veya eklemeye yatkin olduklarini aktardi. Neriman Kilit, “Daha ileri süreçte özellikle çarpmadan sonra matematik problemleri ile de karsi karsiya kalirlar. Çünkü genel anlamda okuma zorlugu olan disleksi, yazma zorlugu olan disgrafi ve matematik ile ilgili olan diskalkuli beraber çok sik görülür. Bunlarin arasinda en sik görülen disleksi olmasina ragmen az veya çok beraber görülmesi aslinda bizim en sik karsilastigimiz tablodur” diye konustu.
Özgül ögrenme güçlügünün tedavi edilmedigi durumda normal zeka hatta yüksek zekaya sahip olabilen çocuklarin okuma ve yazmayi bile ögrenemeyecek, basit para hesabi yapamayacak, günlük hayatini organize edemeyecek bir hale gelebilecegi uyarisinda bulunan Neriman Kilit, “Tabii ki bu durumun yarattigi özgüven düsüklügünü, duygu durumla ilgili sikintilari da düsündügümüz zaman bu çocuklar hak ettikleri yere gelemezler, ek psikiyatrik rahatsizliklar gelistirebilirler. Islevselliklerinde çok ciddi düsüs ortaya çikabilir. Mutlaka tedavi edilmesi gereken bir rahatsizliktir” diye konustu.
Tedavi çocugun özgüveni için gerekli
Bu çocuklarin normal zeka hatta yüksek zekali olabileceklerini belirten Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, müdahale edilmemesi halinde ilerleyen süreçlerde kaygi bozukluklari, depresyon gibi duygu durum bozukluklari yasanabilecegini ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Bu tip sikintilar yasayabilecegi için bunlarin da tedavi edilmesi, çocugun öz güveninin desteklenmesi çok gereklidir. Özel egitimin yakalandigi an baslamasi çok önemlidir. Çünkü okul reddine, erken okul birakmalara kadar giden ve çocugu depresyon, kaygi bozuklugu teshisi alabilecek duruma sokan bir hale gelebilir” uyarisinda bulundu.
Özgül ögrenme güçlügünün tedavisinin bir parçasinin da özel egitim oldugunu belirten Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, ancak özel egitimin de okullardaki okutulan matematik ve Türkçe derslerinin ayni sekilde anlatilmasi olmadiginin altini çizdi. Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Özel egitim, özel egitmenler tarafindan yani farkli algilayan, farkli sekilde anlayan çocuklara, farkli yöntemlerle anlatabilme kapasitesine sahip olan ve bu yönde egitim almis özel egitmenler tarafindan verilecek olan egitimdir. Çünkü zaten bu çocuklar normal derslerine arkadaslari ile birlikte girmeye devam edecekler. Onun yaninda bu özel egitim sunulmalidir” diye konustu.