SINIFI GEÇEMEDIK...
Kimse kimsenin acisina acilanamaz oldu. Çok fazla da duyarsizlastik. Sosyal medyaya baktigimizda
her sey tam da tersi gibi görünüyor. Hepimiz biliyoruz ki herkes klavye aktivisti.
Nerdeyse bir yil önce Grup Yorum üyelerinin bir kismi açlik grevine basladi bir süre sonra Ibrahim
Gökçek grevini ''Ölüm Orucu'na '' çevirdi.Ibrahim Gökçek'ten iki gün sonra da Helin Bölek artik ölüm
orucundaydi.Saglik sorunlari nedeni ile ilk önce Helin Bölek daha sonra Ibrahim Gökçek tahliye edildi
Helin Bölek orucunun 288. gününde annesinin gözleri önünde eriyip gitti daha söyleyecek türküleri
varken gitti.Sesini duyurmak için çok ugrasti ama yeterli olmadi.Helin Bölek öldükten sonra insanlarin
ilgisini çekti bu ölüm orucu u durum. Ama artik neye yarardi bu?Gencecik bir kiz artik yoktu.Annesi
Helin ölmeden önce tek basina çok çabaladi hemen hemen her eyleminde gözaltina alindi.Annesi bi
röportajinda Helin'in hapisanede türkü söyleyip halay çektigi için için hücreye atildigini
anlatmisti.Inanilmaz iskencelere maruz kalmisti Helin. Mustafa Koçak ise ''Adil yargilanma istegi'' ile
ölüm orucundaydi fakat onu ölene kadar tahliye etmediler.Ailesini bile göremeden 28 yasinda 28 kilo
olarak veda etti yasama.
Iki yoldasinin ardindan Ibrahim Gökçek üzgündü.''Insan onuru olmadan yasayamaz''demisti.''Insan
onuru ve davasi için yasamali ''yazdim Ibrahim Gökek'e''.Ölüm çare degil ve en kötüsü ölümünüz
kimsenin umurunda degil.Binlece suçlu hapishaneden saliverilirken sizin ölümünüze göz yumuluyorsa
inadina yasayin. Dedim.
Bir tek ben degil bir çok kisi bu düsüncedeydi.Bugün ögrendim ki Ibrahim Gökçek orucunu
sonlandirmis.Çok sevindim.Keske Helin ve Mustafa'da yasasalardi.Yasayarak davalarini
sürdürselerdi.Çünkü dünyada kocaman bi ötekilestirme virüsü var.Ne maske korur bizi bu virüsten ne
de eldiven.Yürekler dezenfekte edilmedikçe yargilar bitmeyecek.
Kimse objektif degil.Herkes bir taraf tutuyor Isit‘te olanlara üzülenler Filistin‘i görmüyor, Cumartesi
anneleri için açlik grevinde olanlar baska annelerin yasini duymuyor. Berkin Elvan‘a aglayanlar
Suriye‘de ölen çocugu unutuyor. Suriye‘ye dua okuyanlar Berkin‘e terörist diyor. Herkes kendince
sehit veriyor ama herkes benim insanim dedigine sehit diyor. Biri kalkiyor ‘’ Ölsün hepsi, biz çok sehit
verdik! ’’ diyor. Bunun sonu yok. Biz insanlari bile kendimize göre sever olduk. Sevgiyi bile
kaliplastirdik. Sevgiyi, vicdani, hosgörüyü statülere ideolojilere göre yasar olduk.
Gazeteleri o taraf bu taraf diye ayirdik. Televizyon kanallarini, dernekleri, isimleri, ünvanlari,
ömrümüzü, insanlari ayirdik. Irklari, inançlari ayirdik. Sonra o irklari inançlari da kendi içinde yine
ayirdik. Sonra menfaatleri, istekleri, arzulari her seyin önüne geçirdik sevgiyi bir sandikta kilitli
biraktik.
Yani demem o ki ‘’ Insanlari ayira ayira insanlik birakmadik. Sevgisizligimiz bir bomba gibi düstü
insanligimiza ve hücrelerimize ayrildik.’’
68’ lerin sagi solu bitmedi. Sagimiz solumuz önümüz arkamiz saklanmayan ebelendi. Gencecik
fidanlar daragacina yakismadi ama çelik çömlek, yargi, adalet, suç, ceza o fidanlara patladi.
Geldik 2000’lere sagi, solu, refahi, sefasi, cefasi, kalesi, konutu, gemisi, yati, kati, basörtüsü, yollusu,
yolsuzu, özgürlügü, tutsakligi, savasi, kani, açligi bir yandan tika basa toklugu bitmedi de bitmedi…
Herkes hep çok bildi, ama yetmedi de yetmedi insanlik bitti.
Ne balyoz biraktik ortada, ne Ergenekli yilanlar çikarttik içimizden, ne ayakkabi kutulari geldi geçti
ömrümüzden, ‘’Biz ne ayakkabi kutulari gördük. Zaten bostular… ‘’ Dolusu varsa da biz bardagin bos
tarafini gördük.
Sokaklarimizda mendil satan, dilenen çocuklari bitiremezken Suriyeli çocuklari sahiplendik. Devlet
getirdi biz sahiplendik. Bizde ögle gönüllü sahiplenmedik. O çaresiz çocuklar yalvarip yakarip bir
ekmek parasi istemek için pesimizden gelirlerken, pesimizi biraksinlar diye ellerine tutusturdugumuz
bir liranin ardindan. Bunu bu ülkeye getirene de ona da buna da herkese sövdük.
Soma’da öldü babalar, esler, abiler, evlatlar. Aci, aci üstüne aci dogurdu ülkemizde. ‘’ Kömür karasi
olduk. ’’ dedik. Siyaset takim elbisesiyle üzerine kömür tozu siçratmadan geçti Soma‘dan. Durmadi
kravatli prenzetebl siyaset. Gözü yasli kadinlarin sirti sivazlandi. Aciyi bir EVET ‘e dönüstürme çabalari
bitmedi TÜM SIYASILERIN… Hiç birini ayirmiyorum… Ha! Bu kadar siyaset yapildi da maden isçileriin
çalisma sartlari insani duruma geldi mi dersiniz? Ben sanmiyorum.Covid-19 maden isçilerini de vurdu.
Türkiye bir hisimla ayaga kalkar ama hiç yükselmez. Hani agzimizda çürük disler vardir. Öldürecekmis
gibi agrir, tepkisiz kalamayiz. ’’Çekinde kurtulayim ’’ deriz. Doktor bir agri kesici yapar ‘’ Iltihap
geçince gel çekecegim. ’’ der. Disin agrisi kesilir iltihap geçer. Agri da geçer ve o disi çektirilmez.
Nasilsa agri geçmistir… Iste bizim ülkemizdeki her sorun bizim için agzimizdaki çürük dislerdir bir agri
kesici vurur zaman. Agrimiz geçer tabi arada o çürük koku yapar ama nasilsa agrimiyordur. Yasamaya
devam… Simdi disi kurcalayip agritmanin anlami yok…
Biz çürük dislerimizle, ezilenlerin, yoksullarin, kimsesizlerin yaninda yürümeyi hiç basaramayacagiz
çünkü bizim çürük dislerimizin agrisini geçirecek agri kesici onlarda degil. Bizim korunakli evlere,
arabalara, kredi kartlarina, paraya, eglenceye ihtiyacimiz var. Bunlara sahipsek bunlara sahip
olmayanlarin yasini tutamayacak kadar sistemin kölesi olmusuz demektir. Toplum olarak vicdandan,
sefkatten, hosgörüden, sevgiden, yardimlasmadan, alçak gönüllükten, paylasimdan sinifi geçemedik…
32 disimiz birden çürük farkinda miyiz?
Sevgiyle…