Türkiye kimyasal gübre ve ilaç kullanılmayan organik sertifikalı ürünlerde 1,6 milyon tonluk üretimle yıllık 1 milyar dolar ihracat sınırını geride bıraktı.
Türk organik sektörü ihracatta 1 milyar doları aştı. Sektörün yeni ihracat hedefi 2 milyar dolar. Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, Türk organik sektörünün 13-16 Şubat 2024'te dünyanın en büyük organik fuarı Biofach'ta yerini alacağını dile getirdi.
Kimyasal gübre ve ilaç kullanılmayan organik sertifikalı ürünlerde 1,6 milyon tonluk üretimle yıllık 1 milyar dolar ihracat sınırını geride bırakan Türkiye, dünya genelinde yaygınlaşan yeşil tarım hareketi sayesinde organik ürünlerden 1,5 milyar dolarlık döviz getirisi elde etmeyi hedefliyor.
Kuru meyvelerden zeytinyağına, hububattan pamuğa 268 farklı ürünü 311 bin hektar arazide organik olarak gerçekleştiren Türkiye, yaklaşık 53 bin organik ürün çiftçisiyle Avrupa'da 4. sırada yer alıyor.
AB, ABD ve Uzak Doğu gibi ülkelerin yeşil tarım projeleriyle organik sektörlerini büyütme hedefi koymasıyla pazarın hızla büyüyeceğini öngören ihracatçılar, uluslararası fuarlarda etkinliğini artırıyor. Organik ürünlerde dünyanın en büyük buluşma noktası olarak gösterilen Almanya'daki BioFach Fuarı için hazırlıklarını tamamlayan ihracatçılar, 13-16 Şubat tarihleri arasında Nürnberg'de organize edilecek fuardan yeni bağlantılarla dönmeyi planlıyor.
Ege İhracatçı Birliklerinin 2024 Milli Katılım Organizasyonunu gerçekleştirdiği BioFach Fuarında toplam 37 Türk firması, ürün ve projelerini tanıtarak yeşil tarım alanındaki iddialarını yansıtacak.
Havza modeliyle organik tarımda büyüyebiliriz
Ege İhracatçı Birlikleri olarak organik ürün ihracatında koordinatör birlik olduklarını, Türkiye’nin organik ürün ihracatının yüzde 75’inin Ege Bölgesi’nden yapıldığını dile getiren Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Işık, 1980'li yıllarda kuru meyveyle başlayan organik ürün hikayesinin günümüzde çok farklı sektörlerde yapılan yatırımlarla kartopu gibi büyüdüğünü vurguladı. Türkiye'nin tarımdaki potansiyelini organik alanda da kullandığını aktaran Işık, "Bizim ülkemiz bu konuda çok tecrübe kazandı. Şu anda çiftçi sayımızla Avrupa'nın 4, dünyanın 13. ülkesiyiz. Bunu yaygınlaştırmaya çalışıyoruz." dedi.
Dünya ticaretinde organik tarım pazarının 125 milyar doları aştığını, Avrupa'da sadece organik ürün satan süpermarketlerin oluştuğunu, Türkiye'de de marketlerde organik reyonlar oluşmaya başladığını aktaran Işık, şöyle devam etti: "Ülkemizin ana ürünleri olan üzüm, incir ve kayısıda hem üretim hem ihracatta lider durumdayız. 268 çeşit ürünümüz var. Kuru meyvenin yanına taze sebze meyveleri dondurulmuş olarak ilave ettik. Kiraz, vişne ve fındıkta açık ara öndeyiz. Yağlı tohumlar, zeytinyağları, bakliyat ve hububat gibi ürünlerle çeşitliliğimizi her geçen gün artırıyoruz. 1 milyar dolar civarında ihracatımız var. Gıda ihracatımız 500-600 milyon dolar civarında, pamuk ve organik tekstilde 500 milyon dolara yakın seviyede. Dolayısıyla biz 1 milyar dolar rakamını geride bıraktık. Şu anki hedefimiz 1,5 milyar dolara ulaşmak."
AB'nin pandemi sürecinde gıda tedariğinde yaşadığı sıkıntıların ardından ilan ettiği "yeşil mutabakatla" tarımsal üretimde organik ürünlerin payını yüzde 25-30'a çıkarma hedefi koyduğunu, tarım bütçesinin de yüzde 60'ını bu alana ayırmaya karar verdiklerini dile getiren Işık, bunun organik ürün pazarını büyük ölçüde artıracağına işaret etti.
Türkiye'nin dünyaya sunduğu organik ürünlerin başka bir ülkede bu kalitede yetişmediğine işaret eden Işık, "Bu ürünleri göndermeye devam edeceğiz. Daha çok talep olacak. Çünkü kendi ürünlerinin içine karıştırarak kullanıyorlar. Ekmek, pasta, salatalarında kullanılıyor. Bu nedenle bizim hedefimiz ihracatımızı ilk etapta 1,5 milyar, daha sonra da 2 milyar dolara çıkarmak" dedi.
Türkiye'nin organik üretim potansiyelini ortaya çıkarması için havza bazlı üretimin şart olduğunu söyleyen Işık sözlerine şöyle devam etti; “Ülke olarak havza bazlı üretime öncelik vererek 2030'a kadar organik tarımın payını yüzde 10'a çıkarabiliriz. Bunu arazilerin miras yoluyla bölünmesinin önüne geçerek, arazi bütünleştirmeye giderek, havza bazlı üretim yaparak başarabiliriz. Avrupa Birliği'nin 2030 hedefine paralel olarak, biz; Türkiye de havza bazlı üretime geçip, organik üretimin desteklenmesini istiyoruz. Böylece hem topraklarımızı korumuş hem de sağlıklı nesiller yetiştirmiş oluruz. Aynca dünyaya daha fazla katma değerli ürün satarız.”