Hayrettin Yıldırım


BİR BAŞKAN, BİR MUHTAR, BİR PLAJ,

Bir konuda anlaşalım.


Bir konuda anlaşalım.

Bir gazetecinin (Gazeteciyse eğer) hiçbir siyasetçi ile kişisel meselesi olmamalı.

Varsa bile kamuyu yanıltmak adına kalemini kullanmamalı, kullanamamalı.

Bu sebeple; hiçbir siyasetçi ile kişisel meseleler yüzünden, eleştirel yazılarımı kaleme almıyorum.

Örneğin; Foça Belediye Başkanı ile liseli yıllarımızdan gelen tanışıklığımız var.

Hayatı boyunca her şey gönlünce olsun.

Sağlıklı mutlu olsun.

Ancak;

Kamu adına görev aldığında, yapmak istediği her hangi bir proje ile alakalı

Elimden geleni yaparım.

Kamuoyu desteğinden tutun da, projenin doğru anlatımına kadar.

Yapmıyorsa  veya yaptığını eksik yapıyorsa;

Ve bir gazeteci bunu eleştirmezse.

Siz söyleyin o kişi ne olur?

Büyükşehir yasası çıktığından bu yana

Foça’da Fatih Gürbüz döneminde, benzinliğe kadar yapılan ara yol

ve Foça’nın Büyükdeniz sahil düzenlemesi ile su borularının değiştirilmesi dışında 

Adam gibi bir proje var mı?

Ben hatırlamıyorum.

Bilen varsa söylesin.

Burada yazacağıma söz veriyorum.

İşte benim derdim Foça, daha iyi olabilecekken olmaması.

İş üretin, proje üretin; tek istediğim şey bu.

Yok mu?

Yapmayacanız mı?

Mesleğim gereği yazmaya devam edeceğim

İşin aslı ne kadar şanslısınız.

Büyükşehir çok şeyi yapıyor zaten.

Size çok iş bırakmıyor bile.

Halkın beklentisi ne?

Sizden umudu kesmiş.

Proje filan beklediği yok.

Bari zabıta hizmetlerini yapın.

Bir de çöpleri toplayın.

Bu iki şeyi yaparken bile; yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz ya

Bana da yapacak bir şey kalmıyor.

Yenifoça’nın Burunucu Mevkii’nden telefonlar görseller geliyor.

Her taraf pislik içinde.

Diyorlar ki; “abi 15 gündür burası böyle; arıyoruz, yazıp çiziyoruz gelen yok.

Alan da yok.”

Saygıyı birey hak eder. 

Aldığı görevi layıkıyla yapar, halkın yaşam kalitesini yükseltir.

Bulunduğu makam yüzünden değil.

Xxxxxxxxxxxxxx

Donatkent’den alın size bir iddia daha.

Yıllar önce hemen alt tarafına, dönemin belediye başkanları (Foça ve Yenifoça) plaj ve plaja yapılan tesislere ruhsat veriliyor.

Sakinleri ruhsatın yasal olmadığına inanıp, dava açıyorlar.

Mahkeme, halkı haklı buluyor.

İşletmecinin ruhsatları iptal ediliyor.

Hatta bu konuda iki başkan da ceza alıyor.

Aradan yıllar geçiyor.

Şu andaki mevcut Muhtar site sakinleri ile; oranın hizmete girmesi için başvuruda bulunuyor.

Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü de, site sakinlerinin böyle bir izin alamayacaklarını bildirip,

Ancak kamuya açık olursa; su üstünü işletme için, bir izin belgesi veriyor.

Sonra ne mi oluyor?

İskele yapıldıktan sonra.

Muhtar o plajı kamuya yasak hale getiriyor.

Hatta plaja ad koyuyorlar, “KANKİLER PLAJI” 

Üstelik girenlerden para alınıyor.

Ne karşılığında?

Makbuz?

Hak getire.

Sen Belediye olarak gidip.

Hayırdır, siz ne yapıyorsunuz?

Nasıl para toplarsınız?

Ne karşılığında?

Size buradan halktan para toplama yetkisini kim verdi?

Kamuya açık izin karşılığında,

Çevre şehircilik İl Müdürlüğü’nden izin alıp nasıl kamuya yasak hale getirirsiniz?

Burası dağ başımı?

Bu iddialar doğruysa.

Niye sormuyorsun kardeşim?

Cevap hakkınızı kullanın söz veriyorum.

Bu satırlardan yayınlayacağım.

Doğruysa, gördünüz mü  bak?

Çöp toplama dışında bana göre ikinci asil görevinizi de yerine getirmiyorsunuz.

Ben size ne diyeyim.

Haksızlığı gördüğünde susan dilsiz şeytandır.

Ne istiyorsunuz?

Söyleyin, dilsiz şeytanlarınız muhtemel var.

Ben de onlardan biri mi olayım?

………..

Hiç heveslenmeyin.

xxxxxxxxxxxxxx

İşinizi yapın, işinizi.

Genel Başkanı’nızın sözünü dinleyin.

Belediye başkanlarının İlçe seçimlerinde dikkatli olması gerektiğini vurgulamıştı.

İlçe seçim sürecine müdahale etmemeniz gerektiğini duymuş olmalısınız ki;

Bu manada müdahale etmiyorsunuzdur diye düşünüyorum.

 Gazeteci olarak sorayım,

İlçe delege seçimlerine Genel Başkanınızın talimatına rağmen müdahale ediyor musunuz?

Muhtemel etmiyorsunuzdur.

Bence de doğru yaparsınız.

Etmeyin etmeyin.

Her üyeniz sizin partiliniz.

Sizi o koltuğa bu seçmen taşıdı.

İkilik yaratmanızın size bir yararı olmaz.

En azından bu kadarını biliyorsunuzdur.

Biliyor musunuz?