Hayrettin Yıldırım


EVVEL ZAMAN İÇİNDE PARSEL PARSEL İÇİNDE..

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…


Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…

Bir memleket varmış adı Palavracık.

Şimdilerde “Kuzeyin Parlayan Yıldızı” diye övünüyorlarmış.

Parlıyormuş parlamasına da;

Kime parlıyor?

Fakire mi, öğrenciye mi, işçiye mi?

Kasabalıya mı?

Yoksa kodamana, müteahhide, üçlü-beşli çeteye mi?

xxxxxxxxxxxx

Palavracık’ın girişinde kocaman bir yazı varmış:

“PALAVRACIK” diye dağ gibi dikilmiş.

Altında da koskoca bir arsa.

Devlet baba demiş ki:

“Buraya yurt yapılacak, çünkü öğrenci çok ama yatacak yeri yok.”

Öğrenciler çevre ilçelerdeki yurtlarda veya

Ortaklaşa tuttukları daha ucuz evlerde kalıyorlarmış.

Yüksek Okul var ama ne yurt varmış, ne de umut.

Devlet baba; “2 yıl içinde yurt inşaatına başlamazsanız araziyi geri alırım” demiş.

O iki yıl da, bu yılsonunda bitiyormuş.

1,5 yıl geçmiş, arsa öylece yatmış.

Öğrenciler kayıt için gelmiş, kiralar uçmuş.

İş böyle olunca; gençlerin birçoğu da valizini toplayıp geri dönmüş.

Bir de şehrin ortasında pırıl pırıl parlayan, bir üniversite arsası varmış.

Değeri paha biçilemezmiş, ama hala eğitime devam ediyormuş.

Orası da Palavracık’ın gerçek yıldızıymış.

Hani kupon yer türünden

xxxxxxxxxxxx

 

Şehr- ül emin çıkmış ortaya.

Bakmış yer güzel.

Okul yeri muhteşem.

Belli ki yurt için ayrılan yerin yapılmasını istememiş olacak ki;

Mesela;

“Bu parlayan arsayı bana verin.

Zaten bir kısmına biz ortağız.

Hemen yukarısında 52 dönümlük, Ege Üniversitesi için arazimiz var.

Gerçi biz onu 10’ar dönümlük parsellere böldük.

Niye böyle bir şey yaptığımızı zamanla size gösteririz..

Çünkü biz makyaj işini iyi yapıyoruz.

Kasabalı makyaj ile bize övgüler yağdırırken.

O arazilere de bir şeyler olur” der mi?

Masalı yazan benim.

Benim masalımda der,

Yukarıdan bir yer vermek.

Eh, parlayan incinin yerine bir tane çürük ceviz vermek gibiymiş.

Nasıl olacak sorusuna cevap aramayın.

Gemi Sökümcülerle arazi satış işinde nasıl oyun kurucu olduk.

Gene oluruz.

Ama masal bu ya, kılıf hazırmış:

“Belediyeye devrediyoruz, halk için yapıyoruz.” 

Bizde oyun çok.

Mesela; Emir Çakabey Denizcilik Üniversitesi protokolü bile yapılmıştı.

Hani, Fen Lisesi de yapıyorduk.

Ne oldu?

Üstelik adını bile koymuştuk.

Okul yok adı var.

Kimse soruyor mu?

Muhalefet zaten bi haber.

Yarınlarda mevcut Yüksek Okul binası, yukarıdaki 10’ar dönümlük ayrıştırılmış parsellerden birine çıkıp.

Sonra da mevcut bina yıkılıp, yerine devasa bir AVM yapılır mı?

Niye olmasın.

Bu kadar uyuyan, adına da siyasetçi denen;

Dersini çalışmayanlar varken.

Olur mu? 

Olur.

xxxxxxxxxxxx

Biz masalımıza dönelim…

Sonra ne olmuş? 

Masal bu ya...

Parlayan okul arsası beleşe kapatılmış.

Yeri de AVM’ye çevrilmiş.

Üçlü beşli iş insanı hisse kapmış.

Hatta muhalefetten bazılarına “yüzde bilmem kaç” pay verilmiş.

Çünkü Palavracık’da susan da ortağından sayılırmış.

xxxxxxxxxxxx

Masalcı Hayrettin sözü burada bitirmiş:

“Parsel parsel oyun kuranlar unutmasın…

Devletin malı deniz,

Palavracık’ın malı okyanus, maşallah”

Bu masala herkes gülmüş.

Bir kısmı da içten içe düşünmüş.

Yurt bekleyen öğrenciye yurt yok.

AVM bekleyen kodamana arazi çok!

İyi uykular.

Kalın sağlıcakla..