Seksenlerin ortasıydı. Otelimizi açmamızın üzerinden henüz üç- dört yıl geçmişti. Kendi yağımızla kavrulup gidiyorduk.
Dalında Türkiye’nin ilki olan ve Fransızlar tarafından işletilen Foça Tatil Köyünde ise Mayıs başından Ekim sonuna kadar turist kaynıyordu. Turistler gerek tekneyle gerekse taksiyle Foça’ya geliyor, yiyip içip eğleniyor, ufak tefek alışveriş yaptıktan sonra köye dönüyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasında beş yıl boyunca karadan ve denizden tüm giriş çıkışların yasaklanması nedeniyle çöken Foça ekonomisi, bu sayede, yavaş yavaş belini doğrultuyordu.
Gelişmeler iyiye gidişin göstergesiydi. Foça merkezde otel, pansiyon, restoran sayısı biraz artmıştı. Artmasına artmıştı ama, yabancı turist guruplarının düzenli gelip gitmemesi; yerli turistin ekonomik sıkıntılar ve ulaşım zorluğundan dolayı az sayıda geliyor olması Foça’da turizm ekonomisinin şahlanmasına yeterli olamıyordu. Foça’da turizm mevsimi 20 Haziran’dan Fuarın açılışına kadardı. Bu kısa sürede Foça içindeki işletmelerin ciroları istenilen seviyelere gelemiyordu.
GİDİŞAT DEĞİŞMELİYDİ
Bu gidişatın değişmesi, bir şeyler yapılması gerekliydi. 1988-89 yıllarında üç beş turizmci bir araya geldik. Sorunları ve yapılması kaçınılmaz işleri sıraladık. Turiste mal ve hizmet veren tüm işletmelerin katılımıyla bir dernek kurduk. Belediyeyi işin içine hiç katmadık. Güzel bir planlama ve kendi aramızda topladığımız para ile iyi bir bütçe yarattık. İstanbul, İzmir ve Berlin fuarlarına katıldık. Yerli yabancı turizm acente ve tur operatörleriyle tanıştık, görüştük, Foça’ya davet ettik. Bu çalışma ve görüşmeler bir iki yıl içinde meyvesini vermeye başladı. Üç dört turizm acentesi Foça’ya turist getirmeye başladı. Onların kalıcılığını sağlamaya çalıştık. Nem Tour adında yerel bir turizm acentesi kurduk. Kolları sıvadık. Bir yıllık uğraş sonunda Danimarka’dan, Finlandiya’dan, Norveç’ten, Hollanda ve İngiltere’den turist getirmeyi başardık.
Altın günler ayları, aylar ise yılları kovalamaya başladı. Harcanan emekler, yapılan çalışmalar boşa gitmemişti. Foça esnafı da insanı da karşılığını alıyordu. Yüzler gülüyordu.
YENİ UFUKLARA YELKEN AÇILDI
İşte böyle bir günde acentamızın faksına ilginç bir mesaj düştü.. Hepimize yeni ufuklar açacak gibi görünüyordu.
Yazıda; Foça çıkışlı olmak üzere, içinde Midilli adasını da kapsayacak şekilde Kuzey Ege’de bir Mavi Tur organize edip edemeyeceğimiz soruluyordu.
Cevap için on gün süre istedik.
Verdiler.
Bize tanınan süre içinde cevabı Viyana’ya ilettik. Gelen cevap olumluydu.
Kolları sıvadık işe giriştik.
Tur, Foça’dan hareketle başlayacak Dikili, Ayvalık, Behramkale üzerinden Molivos’a devam edecekti. Oradan da Midilli Adasının başkenti Midilli’ye (Mytilene) varılacak, bir gün kalınacaktı. Türkiye’ye giriş gümrük kapısı olmasından dolayı Dikili’den yapılacak ve aynı gün Foça’ya hareket edilecekti.
Nem Tour, Bastıyalı Turizm, Sun Tour ve diğer acenteler sayesinde Foça’da bir zamanlar çok güzel şeyler oldu. Olup biten her şeyden Foça’mız da nasibini aldı. Değeri yıldan yıla arttı. Foça, Fransız Tatil Köyünden sonra bir turizm çeşitliliğiyle adını bir kez daha uluslararası turizm arenasına kalın harflerle yazdırmayı başardı.
Foça turizmde yaklaşık 12-13 yıl sürecek olan “Altın Yıllar” dönemine girdi.
Sonra;
2000’li yılların başında acentaların hepsi art arda çekip gitti. Neden gittikleri, neler olup bittiği hala tartışılıyor.
Biz onu tartışaduralım.
Bugün Foça; doğasıyla, dokusuyla, deniziyle, insanıyla, esnafıyla, tüccarıyla ve turizmcisi ile kalite başta olmak üzere, pek çok konuda o güzelim yılların hasretini çekiyor.
İzban’la ve Foçayı mesken edinen yeni turist profiliyle birlikte “Sürdürülebilir Uluslararası Turizm” konusunda benim umutlarım gün geçtikçe azalıyor.
Umarım aksi gelişmeler olur, umutları yeşertecek girişimler vücut bulur, yanılan ben olurum.
İnsan bazen yanılmayı o kadar çok istiyor ki....