"Turnalar gidiyor; ben kalıyorum :)
Avareyim,
Asudeyim,
Yorgunum...
Bilmiyorum, neden sana vurgunum?
'Sivas veya Kars' garında, banklar üstünde
Uyku tutmuyor karanlıkları !
Yitik düşlerimi kovalıyorum...
Gölgeler gidiyor; ben kalıyorum :)
Bin bir türlü kokuyorsa yaylalar,
Siyah gözlerine beni de götür.
Baharın koynundan koparıp sana,
İpek bir mendile sardığım yüreğimle şehzade gülleri gönderiyorum.
Umutlar kalıyor; ben gidiyorum.
Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini,
Kaptanları sorgulayan,
Yanından geçen küheylanların,
Korku tufanına yakalandığı,
Siyah gözlerine beni de götür.
Güneş ülkesinden gelen yiğitler, benzeri olmayan bir dünya kursun.
Cellât, ayrılığın boynunu vursun !
Usul usul intizarı çürüten
Bu hercai diken, bu çılgın arzu..
Sürüklüyor imkânsız muştuların eşiğine gönül vadilerini.
Bir ağaçtan düşen yapraklar gibi düşüyorum tanyerine
Ya topla yaralı kırlangıçları !
Ya da bu vefasız şarkıyı bitir !
Özgürlüğe giden tutsaklar gibi
Siyah gözlerine beni de götür…
Diye yazmış bu güzel şiiri şair Nurullah Genç.
Bir yerinde şehir isminde değişiklik yaptım.
Bu hafta Aliağa sokaklarında çoğunluğun artık dile getirdiği kişilerin memleketlerini ekledim.
Sokaklar dile geldi.
Aliağalılar artık isim veriyor.
Ya Erol Güngör,
Ya Ercan Doğan.
Haydi bakalım…